2016 yılının envanteri: Geride kalanlar ve ileriye taşınanlar

maliye-bakani

Bu blog hem bilgi birikimimizi artırdığımız hem de bilgi birikimimizi aktardığımız bir araç oldu. Ekip olarak aynı heyecandan beslenip, aynı misyona tutunmanın kıvancını yaşadık. Küçük de olsa 2016 yılının hoş bir envanterini özünde hak ediyor.

Öyleyse hakkını vereyim…

Bugünlerde arkamıza yaslanıp, bir hikâyemiz varsa, “Avukatlarda ve eczacılarda var, neden bizde de olmasın?” sorusuna borçlu olduğumuzu biliyorum. Ayrıca sebebi şu: Önceki dönem TÜRMOB Başkan Yardımcısı Sayın Ünal Aydın Beyefendiyi ziyaret ettiğimizde; ‘sosyal yardımlaşma fonu için gereken kaynaklar arasında önerdiğim, beyannameler için ödenen damga vergisi tutarından pay alabiliriz’ fikrinin Sayın Nail Sanlı tarafından dile getirilip, Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal tarafından not alındığını gözlemledik… Bunları deneyimlemek bizlere büyük bir keyif yaşattı.

Neden sorusu (kendimiz için değil) camiamız için olduğunda büyük bir değer taşıdı… Bu değeri hak ettiği için envanter listesimizde yerini aldı. Başkaları bunu bilsin veya bilmesin… Takdir etsin veya etmesin sürecin bütün aşamalarının hangi şekilde geliştiğini bilmek ve üç sene mütemadiyen aynı noktaya su damlalarını taşımak bize nasip oldu. Arkamıza yaslanıp geçmişi düşününce emekler için gösterdiğimiz çabayı öncelikle özümüzde taktir ediyoruz.

Şimdi sadede geleyim;

Zihnimde yer eden eleştiri tortularını, hayallerime ve çözüme temel oluşturabilecek bir biçimde ifade etmek hem eski hayallerin hem de coşkularınızın elini sıkmak adına onurlu bir davranış olacağını düşünüyorum. Mesleğimizin gelişmesi için aşağıda zikredeceğim “iki sorun” aslında çözümün temel esaslarını oluşturmaktadır. Lütfen bunu hem tespit hem de öneri olarak değerlendirelim.

Birincisi; TÜRMOB ve Meslek Odaları, her türlü muhalefeti TÜRMOB’un veya Meslek Odasının bekasını tehlikeye sokan unsur olduğuna işaret ederler. (Oysa onlarda diğer seçime girenler için muhalefettir.)

İkincisi; TÜRMOB ve Meslek Odalarımızın, önce camiamızda sonra devlet nezdinde yaygın bir talep hareketi yaratıp, sonra talebi uygulamaya sokmak gibi bir yöntemi asla uygulamaz. Çünkü camianın toplu bir şekilde devletten ve sorumlu olan yönetimlerden (TÜRMOB/Meslek Odaları) talep alışkanlığının gelişmesini istemezler. Böyle bir ortak aklın camia tarafından tümüyle benimsenmesini arzulamazlar. Dolayısıyla meşruiyetinin (geçerliliğinin) yavaş yavaş tükeneceğini düşünürler. Aslında meslektaşlarımızın tarafgirliği onlar için elzemdir. Meslektaşımız birbiriyle savaşırken ortak paydada el ele tutuşmanın önüne geçilmiş olur.

Sadeleştirdiğim (sistematize ettiğim) sebepler, birbirinden beslenen iki mesleki dinamiğimiz; Türkiye’de Mali Müşavir mesleğini icra edenlerin büyük ölçüde yapay ama kronikleşmiş sorunlar bataklığında debelenmesini sağlar.

Bu iki dinamiğe dair çözümler ve çabalar geliştirmeliyiz. Geliştirebiliriz de… Geliştirmeye de başladık!

Bu sebepleri, sonuçlarla karıştırmadan 2016 yılında üzerine çok düşündüğüm bir soru vardı. “Acaba mesleği için samimi çalışmalar yürütenler hiçbir ayrıştırıcı unsurlara takılmadan bir araya gelip, ortak akıldan faydalanabilirler mi?”

Bu soruyu önce değerli meslektaşım İbrahim Akel, Oktay Yeşilyurt ve Eyyüp Sabri Güler’e yönelttim. Gaziantepli meslektaşım İsmail Tekbaş’ın beni telefonla aramasıyla fikir kendi kendini aydınlatmaya başladı… Sonra değerli meslektaşlarım; Hasan Volkan Çevik, Serkan Tavşan, Cem Öksüz, Sinan Dalman, Fatih Gül, Orhan Çelik isimleriyle çember genişledi…

Ve bugün dinamik bir yapı halini alan Türkiye Mali Müşavirler Hareketi adı altında misyon birliği yapar hale geldi. Çözüme dair samimi ve sürekli çabalar için güç birliği yapıldı. Hepsi büyük bir takdiri hak ediyor. Gelecekte bu kişilerin ve sonra çembere dâhil olanların isimlerini tarih yazacaktır; samimi çabaların hakkını verecektir.

Sonuç olarak…

Keynes’in özlü sözünde olduğu gibi “Zorluk, yeni düşünceler geliştirmekte değil, eski düşüncelerden kurtulabilmekte yatar.” Mesleğimizin gelişmesine, meslektaşlarımızın kalkınmasına engel olan sebeplerin çözümüne giden yolun kapısı, eski düşüncelerimizden kurtulamadığımız için açılmamaktadır. Yani anahtar paspasın altında değildir. Kapıyı açabilmek için zorlamak veya ardına kadar açmakta en büyük sorumluluk ve görev bizlere düşmektedir.

Eski düşüncelerden kurtulabilmek dileğiyle…

R. Kemal SAĞIM

2016 yılının envanteri: Geride kalanlar ve ileriye taşınanlar” üzerine 2 yorum

  1. samimiyet
    muhabbet
    mukavemek
    zihniyet
    beşeriyet
    bereket

    kalsın atalet..
    nerde bereket
    hareket et

    sen varsan
    güzel daha güzel olacak
    çabala sabret

    Allaha emanet..

Yazı hakkında düşücelerinizi paylaşın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.